Maide 35 “Ey
İman edenler! Allah’tan korkun. O’na (yaklaşmaya) vesile arayın ve O’nun yolunda
savaşın (cihad edin). Ta ki muradınıza (felaha) eresiniz.” Ayet-i Kerimesinin
Tefsirleri:
Diyanet tefsiri, Ahkam Tefsiri, Besairu'l Kur'an, Büyük Kur’an
Tefsiri, Furkan Tefsiri, En Kolay Tefsir gibi tefsirler “Vesile”yi “takvaya”,
“taate”,
“Salih
amellere”, “Allah'ın razı olacağı işleri yapmaya”, “Allah yolunda cihat
etmeye”, “yaşamak adına tüm gücüyle cehd u gayret göstermeye”,
“teslimiyete”,
“günahların
terk edilmesine”, “Cennette bir dereceye”, “manevi ihtiyacını
aramaya” hamletmişlerdir. Bunların bir kısmı da böyle bir geniş
yelpazenin ardından Ayetin sadece “Salih amel işlemekle” ilgili
olduğuna karar vererek bitirmişlerdir..
Tefsirler içinde bu dar neticeyle bitirmeyenleri de vardır..
Mesela, Zemahşeri, Keşşafında,
“Vesile, Allah’a
yaklaştırmaya elverişli olan her şeye denir. Sonra Allah'a yaklaştıran taatların yapılması
ve uzaklaştıran günahların terk edilmesi hususunda kullanılmıştır”
diyerek vesile yelpazesini çok geniş tutmuştur.. Yine İmam
Kurtubi, Vesileyi, istenmesi gereken yakınlık ve cennette bir derece
olarak açıklamıştır.. Yine mesela, Et-Tefsir'ul
Hadis, neticede tevessül konularına girse de başında,
“Mü'minleri
Allah'tan korkup sakınmaya, Allah'ın rızası ve O'na yakınlık bulunan her şeyi araştırmaya ve Allah yolunda cihad etmeye teşvik
etmiştir. … Allah'ın emirlerini her zaman geçerli kılmak uğruna sözlü, fiili, stratejik, maddi
ve manevi tüm gayretlerin seferber edilmesi anlamındadır. Ve her zaman sabır ve mücadele
ile göğüs germek anlamındadır.”
diyerek geniş bir açıklama ile başlamıştır..
Tüm Tefsir Alimleri içinde en dikkat çekici olan Fahreddin Razi ise, Tefsir-i Kebirinde, bu Ayete iki mana vererek başlamıştır:
1-
O halde ey mü'minler, siz Yahudiler gibi
olmayınız. Allah'a isyan etmekten sakınıp, O'na taatta bulunmak suretiyle, kendisine
yaklaşmaya vesileler arayınız.
2-
Ey İman edenler, siz babalarınızın ve
cedlerinizin şerefli olmalarıyla övünmeyin. Sizin övüncünüz, kendi amellerinizle
olsun. Binaenaleyh, Allah'tan korkun ve O'na ulaştıracak yolları arayınız.
Razi, “Kısaca evvela yasakları terk etmek, akabinde emredilenleri
yapmak..” diyerek konuyu özetlemiş, peşine “Bununla birlikte, yapılması vacip olan
şey, iyi huylardır; terk edilmesi
gerekenler de, kötü huylardır; sonra
terk edilmesi gereken şüphelerdir,
yapılması gereken tefekkürdür; Binaenaleyh
yapılması gerekli olan şey, Allah'ta
gark olmaktır (fani olmak); yapılmaması
gereken şey ise, Allah'tan başkasına dönüp bakmaktır. Riyazatçılar (nefis terbiyecileri),
fiil ve terki, ‘Tahliye ve Tezkiye’ ‘Nefy ve ispat’, ‘Fena ve beka’
diye adlandırırlar.” diyerek konuya hepsinden değişik bir açıklama getirmiştir..
Razi’yi özetlersek; Salih amel, güzel ahlak, tefekkür, Allah’ta fena bulmak Razi’nin
tecelli makamında diye saydığı bütün bu hususlar Tasavvufun uğraş alanlarıdır..
Razi, Şiadan bir fırkanın iddialarına cevap verirken, diğer
umum tefsirler gibi “O'nun rızasını elde etmek için kendisine ulaştıran vesileyi aramaktır
ki işte bu da ibadet ve taatlarla olur.” diye vurgulamış, neticeyi
yine Tasavvufa işaret ederek bitirmiştir:
“İşte bu ayet, ruhani birtakım sırları ihtiva eden çok mübarek
bir ayettir. Biz burada o sırlardan sadece bir tanesine işaret etmek istiyoruz ki
o da şudur: Allah'a ibadet edenler iki kısma ayrılır: Onların bir kısmı, başka hiçbir
maksattan dolayı değil, sırf Allah rızası için O'na ibadet ederler. Bir kısmı ise,
başka bir maksat için ibadet etmiş olabilir. Birinci makam, çok yüce ve üstün bir
makamdır ki Allah bu makama, ‘ve O'nun yolunda cihad edin’ buyruğu ile işaret
etmiştir. Yani, ‘O'na kulluk yolunda ve O'nu tanıma ve O'na hizmet etmedeki ihlas
yolunda cihad edin...’ demektir.
İkinci makamın derecesi, birincisinden aşağıdır. Yüce Allah
bu makama da ‘Umulur ki felaha erersiniz’ ifadesiyle işaret etmiştir. Felah,
kötülüklerden kurtulup, sevilen ve umulan şeyleri elde etmeyi kapsayan bir isimdir.”
Ehline malumdur ki birinci sınıfa Mukarrebun, diğer sınıfa da Ebrar deniyor..
Mukarrebun demek yani, Allah’ı tanıma ve her şeyi Allah’a halis kılan ihlası elde
etmek demek Tasavvuf Ehlinin yolunu tarif etmektedir..
Tefsiru'l
Munir de bu
Ayete Salih amelden daha geniş bir mana vermiş ve açıkça Tasavvufi terbiyeye işaret
etmiştir: “Bu ayet
ile Yüce Allah müminlere takvayı, nefsi tezkiye edip arındırmayı emretmiştir”
Tefsir alıntısı burada sona erdi
Makbul ve kavuşturucu bir Nefis terbiyesi (tezkiyesi, temizliği)
ancak Mürşid-i Kamiller ile olur.. Terbiye söz konusu olduğunda Terbiye edici de
söz konusu olur..
Tefsir
İncelemelerinden Çıkan Netice:
Meşhur olmuş tefsirlerin çoğu “vesileden” manayı
sadece Salih Amellere mahsus kılmaktadır. Böyle olmasına rağmen tüm
tefsirler “vesilenin”
Salih amellerden de daha geniş bir kapsamı olacağını, olabileceğini bir şekilde
vermek durumunda kalmışlar.
Bu ilk başta çelişki gibi görünebilir ama değildir. Salih
amel işlemek bütün sayılan unsurların bir arada olmasına da bağlıdır.. Mesela güzel
ahlak, tefekkür, nefsi cihad, takva, günahtan sakınmak, teslimiyet, yakınlık aramak,
manevi ihtiyacını karşılamaya yönelmek, fena makamlarını elde etmek, Allah’ı tanımak; bunların hepsi Salih Ameli tamamlayan, Salih
Amelin şartlarını güçlendiren ya da yerine göre temin eden şeylerdir. Ve hepsi
de Salih insanların sıfatlarıdır. Birinin eksik kalması ise düşünülemez..
Öyleyse, Tefsir ulemamızın bütün saydığı unsurları elde
etmek gerekir ki Allah yolunda Allah’a kurbiyet (yakınlık) için Allah’ın emrettiği
“vesile”yi bütün bunları öğrenebileceği “yaşayan”
bir Salih kimseyi "kendine örnek kılmak" olarak anlamamız mümkündür. Zira
her işin bir ustası vardır. Allah’a yaklaşma hususunda emredilen vesilenin de bir
ustası olması akla uygundur. Kişiye düşen, bu vesileyi en güzel ve en yerinde öğrenmek
için bir Salih kimseye yakınlık kurmasıdır ki bu, “Sadıklarla olun”
gibi diğer emirlere de muvafıktır, yani diğer emirlerle çelişir değildir..
Vesile konusunda, yaşayan bir kimse ile tevessül etme,
onunla Allah’tan isteme, onunla Allah’a yönelme konusunda zaten bir icma vardır
ki Diyanet tefsiri bu icmayı gösteren bir tefsirdir. Biz de yaşayan Salih insanları
kendine delil, örnek kılmak derken bu icmaya uygun bir ifadede bulunmuş oluyoruz.
Buna hassaten dikkat edilmesini istirham ederim..
Nitekim, Celal
Yıldırım, İlmin Işığında Asrın Kur’an Tefsiri’nde bu Ayetle ilgili:
“Allah'a yakın olmanın yol ve yöntemini, araç ve gerecini
elde etmeğe çalışmak; Allah ile gören bir göze, Onunla işiten bir kulağa, Onunla
tutan bir ele, Onun için yürüyen bir ayağa sahip olmak”
“Vesile, Yol, vasıta, yakınlık, istek ve arzu gibi manalara
gelir. Ayette de bütün bu manalar söz konusu olabilir. İman ve takva ile birlikte
kalbi ilahi sevgi ile doldurmak, düşünceleri bu doğrultuda berraklaştırmak, amelleri
ilahi hoşnutluğa uygun biçimde yerine getirmeğe çalışmak ve günlük hayatın her bölümünde
Resulullah Efendimizi örnek edinmektir. Bu geniş mana aynı zamanda tasavvuf erbabının da tesbitidir”
diye bir açıklama getirmiştir.. Keza, Elmalılı:
“Vesile ile ilgili, İbnü Zeyd de, ‘muhabbet (sevgi) ile
Allah'a kendinizi sevdirmeye çalışınız’ demiş ve, ‘Onların taptıkları da Rab'lerine
bir yol arar, her biri Allah'a daha çok yaklaşmak için çalışır’ (İsra, 17/57)
ayetini okumuştur. … Ve şu halde asıl vesile Allah'a yaklaşma kasdı ve sevme arzusudur.
… Ve bunda ‘Mümin kulum bana nafile ibadetlerle yaklaşmaya devam eder’ kudsi
hadisinin manasının yerleştirilmiş bulunduğu açıktır.”
diyerek Vesileye Salih amelin dışında Muhabbetullah, güzel ahlak ve nafile
ibadetler açıklamasını getirmiştir.
Bütün bunlar, tam anlamıyla, ancak ehlinden, ehliyle, ehliyle
beraber bulunarak temin edilebilecek hususiyetlerdir ki bilene kesin bir biçimde
malumdur.
...