3 Mart 2015 Salı

"Zamanımızda Mürşidsiz İstikamet Çok Çetin"



Merhum Şeyh Es Seyyid Abdurrahim Reyhan Efendi Buyurmuşlardır:

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ اتَّقُواْ اللّهَ وَكُونُواْ مَعَ الصَّادِقِينَ

Ve künü meas sadıkin” (Tevbe, 119) “Sadıklarla beraber olun” buyuruyor Cenabı Hakk. Sadık olun demiyor. Öyle olmuş olsaydı, burada meşayihe gerek yoktu. Herkes kendisini yetiştirirdi. Herkes kendisi sadık olurdu. Bir Müslümana bir Mürşid şarttır. Meşayihsiz, Mürşidsiz olmaz. Meşayihsiz Mürşidsiz olan kişi, bu zamanda yolunu kaybeder, yolunu sapıtır.

Ehl-i bid’at yolları var, Ehli Sünnet yolu kaybolmuş. Allah’a giden yol, Kitap, Sünnettir. Kitap, Sünnet olmazsa Allah’a giden yol değildir. Cesedin hepsi toprağa gider. Ruh Allah’tan geldi, Allah’a gidecek. Ama ne ile gider, nasıl gider, iman, amel, ihlas ile gider.

Şeriat Allah’ın emridir. İman, ihlas, amelden ibarettir. Din; bilmek, amel işlemektir, ihlas da: Bütün amellerini maddiyattan, menfaatten, riyadan korumak. Hiç bir maksat menfaat düşünmeden bu dünyada bir makam, mevki düşünmeden Allah rızası için yapıyorsa, ihlas budur. Allah’ın indinde geçerli amel de budur. Riya ile olan amel seni nardan halas etmez (ateşten kurtarmaz) Çünkü amellerin başında namaz geliyor. “Riya ile namaz kılanlar Veyl Deresinde azap görecektir” buyuruluyor. Halbuki namaz başta gelen ibadettir. Allah’ın emirlerinin hepsinin başında namaz geliyor.

İbrahim Aleyhisselam (ateşe atıldığında) meleklere dedi ki: “Siz benim yardımıma gelmeyin, Rabbim beni görüyor. Siz aradan çıkın“ dedi. Peygamber Efendimize de, bütün dünya müşrikleri, bir yetim olduğu halde, fakir olduğu halde üzerine hücum ediyorlar. Cenab-ı Hakk ne buyuruyor: “Habibim ben sana yeterim. Dünya hep senin düşmanın olsun. Ben sana yeterim.” Ne kadar teşebbüse geçiyorlar. Yine Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem efendimizi yok edemiyorlar, defalarca. Çünkü Onu Allah muhafaza etti.

Niceleri yar der gönlü binada
Niceleri yar der gönlü zinada
Nicesinin gönlü bey ü şirada
O yar kimdir bilemedim ne çare

Bunlar Allah’ın emirleri. Allah’ın emirleri deyince, zinaya Allah’ın emri yoktur. Allah yasaklamış zinayı. Ama bunların da olacağı Allah’ın emridir. Emir deyince, kul istiyor, Allah da halk ediyor. Kul istemezse Allah halk etmez. “Kulum iste vereyim” diyor. Ne istiyorsun, apartman verir, murad etmişse veriyor. Yalnız burada bizim bir inancımız var ki; biz dünyayı istemeyelim, ahireti isteyelim. Dünyadaki isteklerimizi de anlayamadığımızdan dolayı, biz de apartman isteriz. On tane dairemiz olsun bir tanesinde oturalım, dokuzunu kiraya verelim de rahatça yaşayalım. Ama Müslüman olarak Allah bunu bize vermez. Ahiret istiyorsak, hayırlısını istiyorsak Allah bunu bize vermez.

Kulum iste vereyim” derken bu istek ikiye ayrılıyor. Ahiret, dünya. Dünyayı istediysen ahireti isteyemezsin. Zaten ahireti kazanamazsın. Ahireti istediysen dünyayı isteyemezsin, istesen de vermez Allah.

Hepiniz görüyorsunuz. Çarşılarda pazarlarda, gençler birbirlerini arkadaş edinmişler, geziyorlar, tozuyorlar. Bunlar zina değil mi, zina. Sonra bir zengin gelirinin bir kısmını oraya bağlamış, kadın, kız peşinde. Bu zina değil mi, bu da çoğalmış şimdi.

Allah sevgisi, Resulullah sevgisi ile elde edilir. Resulullah ne ile sevilecek, varis-i enbiya olan velileri ile. Niçin, Peygamber Efendimiz, Sıddik-i Ekber Efendimize nasıl bir vasiyette bulunmuş, hasta iken mübarek: “Ebubekir namazı kıldırsın. Size nasihati O yapsın. İmamınız olsun. Hutbeyi okusun.” Bu emir bütün Sahabeye. Bu emir olduktan sonra Sıdık-ı Ekber Efendimize özel emri var. “Ya, Yarıgarım Ebubekir: Sana biat etmiş olan Bana biat etmiş olur, sana biat etmeyen, Bana biat etmiş değildir. Senin kabulün Benim kabulüm. Senin reddettiğin Benim reddimdir. Senin kabul ettiğini Ben kabul edeceğim. Senin reddettiğini Ben reddedeceğim.” İşte bu tarikat böyle. Bu emir hep birbirine devir yapmış gelmiş.

Ta ki ikinci bir defa tazelenmiş. Ubeydullah Ahrar Hazretleri, Nakşibendi Efendimize aşıkmış. O’na kavuşamamış, O’nun revhaniyetini görmüş. O’nun ruhunu görmüş. O’na kavuşamadığı için çok müteessir olmuş. Meşayih arıyor, arıyor bulamıyor. Çünkü Nakşibendi Efendimizin revhaniyeti onu almış. O’na akmış. O’nu daha hiçbir meşayih alamıyor. Neticede Nakşibendi Efendimizin halifelerinden en genci olan, çok alim Yakub-u Çerhi Hazretlerine rastlamış. Ondan ders almak istemiş. O’nun yüzünde de alacalıklar varmış. Yüzünü sevmemiş, Yakub-u Çerhi Hazretleri elini uzatmış, “tut bu elden” demiş. “Bu el Nakşibendi Efendimizin eli. Nakşibendi Efendimiz, bana buyurdu ki: 'Senin elinden tutan benim elimden tutmuş olur. Senin kabulün benim kabulüm, senin reddin benim reddim' diye.” Ubeydullah Ahrar Hazretleri çekmiş elini tutmamış. Gönlüne gelmiş ki "ben bunun yüzünü sevmedim." İçinden geçirince, Yakub-u Çerhi Hazretleri o zaman farkına varmış. “Sen bu yüze rabıta edemiyor musun? öyle ise öbür yüze rabıta et” demiş. Manevi yüzünü göstermiş. Ubeydullah Ahrar Hazretleri düşmüş bayılmış, dayanamamış. Böylece, bu emir Yakub-u Çerhi Hazretlerinde tazelenmiş. Tarihi de yakındır, çok uzak değil.

Şah-ı Nakşibendi Efendimiz reis-i evliya. Geçmişte ve gelecekte ne kadar evliya varsa hepsinin başı seçilmiş. Peygamber Efedimize aşık olanlar, rüyada görmek isteyenler görürlermiş. Peygamber Efendimiz onlara dermiş ki: “Bizi görmek için niye bu kadar üzüldünüz. Niye bu kadar müteessir oldunuz. Bizi görmek isteyenler Muhammed Bahaaddin’i görsünler. Onu ziyaret etsinler. Onu ziyaret edenler Bizi ziyaret etmiş oluyorlar. Onun sohbetini dinleyenler, Bizim sohbetimizi dinlemiş olurlar.” Peygamber Efendimizi rüyalarında görenler böyle. Onlara böyle emredermiş. Nakşibendi Efendimiz üveysi olduğu için, Peygamber Efendimiz zikirleri şöyle yap, müridleri şu şekilde yetiştir diye emretmiş. Nakşibendi Efendimiz’in bir emri var. Buyuruyor ki: “Ben Barigah-ı Resulullah’tan içeri girdim.” Barigah-ı Resulullah: Atlas nurdan çadır. Yani Fenafi’r Resul olmuş, nübüvvete dahil olmuş. Evet "içeri girdim" diyor. “Ol Hazret sair velilere yapmış olduğu ikramdan fazla olarak bize ikramda bulundu.” Bütün hepsi varis-i enbiya olduğu halde, ikram da şudur: “Benim kabrimin yüz fersah mesafede dört yönüne (sadece doğu değil. Batı, kuzey, güney istikametinde) defnedilen cenazelerinin kabir azabının şefaatini bana verdi.” Ama, bu şefaat edip kabir azabını kaldırması iman ehli için. Bu da her iman ehli için de değil.

Ameli olmayan iman ehli azap görecek. Azap biticidir, geçicidir. Ama nar ise geçici değildir. Eğer insanların imanı var da ameli yoksa, o tabii azap görür, günahına göre, dünyadaki cezasına göre azap görür, geçicidir. O kadar yanar. Bir de var ki ehl-i nar. Onlar ebedi kalır cehennemde. Ebedi çıkmazlar.

Evet bunların (Nakşibendi efendimizin yüz fersah dairesinde) kabir azabını kaldırdı Allah. Bunlara şefaat edecek. Halifelerinden (aynı zamanda damadı) Alaaddin’e de  kırk fersahlık bir yerin şefaati verildi. Bizim tarikatımızda da en ufak bir veliye bir bölgenin bir fersahlık yerinin şefaati verilir.

Onun için, ey insanlar, ey Müslümanlar, Allah’a giden doğru yolumuzu seçmek için tarikata girmek lazım. Bir mürşide bağlanmak lazım! Sapık yollardan, bidatlardan kurtulmak için. Mürşidsiz olmuyor. Mürşid insanları irşad eden, bilmediklerini bildiren. Hakkında hayırlı olan bilmediklerini bildirir. Hakkında hayırlı olmayan bildiklerini unutturur. İrşad: Kalbi sevinmektir. Bu da ancak Allah’ın rızasını kazanmak, Allah’ın cennetini kazanmaktır. Allah’ın cemalini kazanmaktır. Allah’ın cemalini görmektir, irşadın bir anlamı da bizim kapalı olan kalplerimizin açılması gerekiyor. Kalplerimiz açılmazsa irşad olamayız. Her şeyi kalp duyuyor. Acıyı, üzüntüyü, sevgiyi, sefayı, cefayı kalp duyuyor. Ama bu kalbi insan Allah’a tamamen verirse. Allah’a teslim ederse. Allah’ın rahmeti de o kalpte tecelli ederse... Allah’ın rahmeti nedir, Allah’ın sevgisi ile tecelli edecek olan Allah’ın nurları; esma nuru, sıfat nuru, zat nuru tecelli ederse, işte o kalp açılmıştır. Eğer biz Allah’ı hiç unutmazsak 366 damardan Allah’ın feyzi, nuru o kalbe geliyor. işte kalp o zaman şad olur.

الَّذِينَ آمَنُواْ وَتَطْمَئِنُّ قُلُوبُهُم بِذِكْرِ اللّهِ أَلاَ بِذِكْرِ اللّهِ تَطْمَئِنُّ الْقُلُوبُ

(Haberiniz olsun ki Allah'ın zikriyle kalpler mutmain olur / Elmalılı meali)

Cenabı Hakk kitabında buyuruyor ki: “Sizin kalbinizi ancak zikrullah doyurur, başka bir şey doyurmaz.” (Ra’d, 28) Öyle ise zikrullah ile o kalb doyarsa o kalbe (başka) şeyler girmez. Eğer zikrullah ile doymazsa o kalbe çok şeyler girer. Hepsi nöbetleşirler, kavga yaparlar. O der ben gireceğim; diğeri der ben gireceğim. Bunlar (kalbe hücum edenler) dünya arzularıdır. (Allah’tan gayrı isteklerin kalbe girmemesi için yetkili bir Mürşidden zikir öğrenmek, o Mürşidle beraber Allah’ı zikirde devamlı olmak lazım…)

.





2 yorum:

  1. Selamun Aleykum ey erenler !
    Bu yazı iyi güzel bir paylaşım da zamanımızdaki mürşid-i kâmili nasıl bulacağız ? Örneğin, siz bulmuşsanız ne yaptınız da buldunuz ? Hangi bir düsturu kullandınız? Makul ve muteber bir yol mu takibettiniz, yoksa "uydum kalabalığa!" deyip, bir kapıya mı kapılandınız ? Bizi bu konuda da aydınaltınız!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aleyküm selam muhterem.

      Geç gelen cevap için afedersin, hakkını helal et. Ancak cevap yazabildik:

      http://asfiyam.blogspot.com.tr/2015/05/mursid-i-kamilin-vasflar.html

      Sil

Teşekkürler. Yorumlarınız Sizin Gibi Değerlidir