Suleym
oğullarından çölde yaşayan bir bedevi, bir kertenkeleyle karşılaştı. Onu avlayıp
cebine koydu. Ailesine götürüp kesmek, kızartmak ve yemek istiyordu. Karşısına bir
topluluk çıktı.
- Bu topluluk nedir? Niçin toplanmışlar? diye sordu.
- Kendisinin
peygamber olduğunu söyleyen bir adamın etrafında toplanmışlar. O adam, Abdullah’ın
oğlu Muhammed’dir, dediler.
Topluluğu
yara yara Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem efendimizin yanına geldi ve:
-
Lat ve Uzza’ya yemin olsun! Ben, senden daha çok kızgın olduğum hiç kimseye selam
vermedim. Eğer kavmim bana çok aceleci adını vermese sana karşı çok acele eder,
seni öldürür ve seni öldürmekle siyah beyaz herkesi sevindirir, Haşim oğullarını
ve başkalarını da rahatlatırdım. Çünkü sen bizim ilahlarımıza hakaret ediyorsun.
Muhammed, Sen büyücüsün. Kavmimin bana aceleci lakabını takmalarından korkmasaydım,
şu kılıcımla senin boynunu vururdum,
dedi.
Peygamber
sallallahu aleyhi ve sellem efendimiz onu tanıdı ve:
-
Ey Suleym oğullarının kardeşi! Seni, söylediğin şekilde hareket etmeye sevk eden
nedir? Benim meclisimde, bana niçin ithamda bulunuyorsun? Müslüman ol, ateşten kurtul, dedi. (Hz. Ömer’den gelen rivayette şöyledir: “Ey süleym oğularının kardeşi, Allah’a yemin olsun ki muhakkak ben
melekler nezdinde de insanlar katında da övülen beğenilen emin ve güvenilir bir
kişiyim, öyleyse hiçbir mecliste bana hayırdan başka bir şey söyleme” )
Bedevi:
“Lat ve Uzza’ya yemin olsun! Şu kertenkele
sana iman etmedikçe iman etmem” deyip
cebinden kertenkeleyi çıkarıp Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem efendimizin
önüne attı. Adamı yakalamak için Hz. Ömer onun üzerine atıldı. “Bana izin ver, bu adamın boynunu vurayım” dedi. Rasulullah efendimiz:
-
Otur! Ebu Hafs (yani Ömer)! Bilmiyor musun? Halim (yumuşak) kişi neredeyse peygamber
olacaktı, dedi
Adamın
cebinden çıkarıp attığı kertenkele gerisin geri kaçtı. Peygamber efendimiz kertenkelenin
yanına gitti. Rasulullah efendimiz ona:
“Kertenkele!
Gel” dedi. Kertenkele gelince, kertenkeleye:
-
Ey Kertenkele! dedi. Kertenkele: “Buyur! Saadetler dilerim”, dedi. Bunu herkesin anladığı
açık bir Arapça'yla söylüyordu. Rasulullah efendimiz ona:
-
Kertenkele! Kime ibadet ediyorsun? dedi. Kertenkele şöyle dedi:
-
Ben gökteki arş’ın sahibi, yeryüzünün sultanı, denizlerde yol gösterici, cennette
rahmeti, cehennemde azabı olan Zat'a ibadet ediyorum. (Hz. Ömer’den gelen rivayette: “Arşı gökte, saltanatı yerde, yolu denizde, rahmeti cennette, azabı
ise cehennemde olan Zat'a yani Allah’a”)
Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem efendimiz: “Ben
kimim?” dedi. Kertenkele:
-
Sen alemlerin Rabbinin Rasulü ve peygamberlerin
sonuncususun. Sana iman eden dilediğine kavuşur. Seni yalanlayan Allah’ın rahmetinden
mahrum kalır. Sen, Abdulmuttalib’in oğlu Abdullah’ın
oğlu Muhammed’sin. Ey Allah’ın Rasulü! Sen doğrusun. Hidayet verilmiş olarak da
mübareksin. Hidayet edici olarak da mübareksin. … (Hz. Ömer’den gelen rivayette: "Sen Abdullah oğlu Muhammed’sin, alemlerin rabbinin resülüsün, peygamberlerin
mührüsün, takva sahiplerinin imamısın, abdest uzuvları parıl parıl parlayan ümmetleri
naim cennetlerine götüren önderisin, sana inanan seni doğrulayan ve sana hakkıyla
uyan kimse muhakkak kurtulmuştur, seni yalanlayıp sana karşı gelense kesinlikle
hüsrana uğramıştır")
Daha
sonra kertenkele sustu. Bunun üzerine Bedevi:
-
Ne tuhaf! Çölden avlayıp cebimde getirdiğim
bir kertenkele Muhammed’e bu sözleri söylüyor ve onun hakkında bu şehadeti yapıyor.
Ben bir hiç olmak istemiyorum. Tek olan, ortağı olmayan Allah’tan başka ilah
olmadığına, Muhammed’in onun kulu ve elçisi olduğuna, kıllarımla ve derimle herşeyimle
gizlide ve açıkta şehadet ediyorum. Vallahi, sana geldiğimde yeryüzünde senden
daha çok kızdığım birisi yoktu. Ama şu anda sen bana, kulağımdan, gözümden, ebeveynimden ve çocuğumdan daha sevimlisin, dedi. Bedevi Müslüman oldu hem de iyi bir Müslüman oldu.
Rasulullah efendimiz Ashabına:
-
Bedeviye bazı Kur’an surelerini öğretin, dedi. Sonra da: “Seni
benim vasıtamla hidayete erdiren Allah’a hamdolsun" dedi.
(Hz. Ömer’den gelen rivayet şöyle devam ediyor:
Bu mucizeyi gören bedevi, gülerek arkaya doğru gidince, Resulullah efendimiz
“ey beni süleymin kardeşi, önce Allah ile sonra da benimle mi alay ediyorsun”
buyurunca “o gördüğümden sonra duyduğuma uyamam. Vallahi sana gelirken senden
çok kızdığım kimse yoktu. Şimdi ise sen bana, ana ve babamdan, iki gözümden hatta
canımdan daha sevgilisin; elbette ben seni içimle dışımla, gizlim ve açığım neyim
varsa, hepsiyle seviyorum” dedi.
Bunun üzerine Resulullah efendimiz “(Seviyorum
demen yetmez) İslam’a gir kurtul!” buyurunca bedevi “şahitlik ediyorum
ki Allah’dan başka hiç bir ilah yoktur ve şüphesiz ki sen gerçekten Allah’ın elçisi
Muhammed aleyhi selamsın” diyerek Müslüman oldu. Bunu duyan Resulullah efendimiz
çok sevinerek, iki ayakları üzerine doğrulup ayağa sıçradı, sonra mübarek ellerini
birbirine vurarak “ey beni süleymin kardeşi, ne mutlu, ne mutlu, bize kafir olarak
geldin, yanımızdan bahtiyar olarak ayrılıyorsun” dedi.)
Kaynaklar
:
Beyhaki,
Delailu’n Nubuvve, 6/37; Ebu Nuaym, Delailu’n Nubuvve, 134; İbn Kesir, el-Bidaye
ve’n Nihaye, 6/171,149, (Suyuti, bunu Hasaisu’l Kubra’da (2/65) el Evsat ve es Sağir’inde
Taberani’ye, İbn Adiyy’e el Mu’cizat’ta Hakim’e, Beyhakiye, Ebu Nuaym’a ve İbn Asakir’e
nisbet etmiştir); Zebidi, ithaf, 2/206, 7/194; Kadi lyad, eş Şifa, 1/595; Suyuti,
Camiu’l Kebir, 1/1124.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Teşekkürler. Yorumlarınız Sizin Gibi Değerlidir