29 Aralık 2014 Pazartesi

Kertenkelenin Rasulullah Efendimize Şahitliği



İbn Ömer ve İbn Abbas şunu anlattı:

Suleym oğullarından çölde yaşayan bir bedevi, bir kertenkeleyle karşılaştı. Onu avlayıp cebine koydu. Ailesine götürüp kesmek, kızartmak ve yemek istiyordu. Karşısına bir topluluk çıktı.

- Bu topluluk nedir? Niçin toplanmışlar? diye sordu.

- Kendisinin peygamber olduğunu söyleyen bir adamın etrafında toplanmışlar. O adam, Abdullah’ın oğlu Muhammed’dir, dediler.

Topluluğu yara yara Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem efendimizin yanına geldi ve:

- Lat ve Uzza’ya yemin olsun! Ben, senden daha çok kızgın olduğum hiç kimseye selam vermedim. Eğer kavmim bana çok aceleci adını vermese sana karşı çok acele eder, seni öldürür ve seni öldürmekle siyah beyaz herkesi sevindirir, Haşim oğullarını ve başkalarını da rahatlatırdım. Çünkü sen bizim ilahlarımıza hakaret ediyorsun. Muhammed, Sen büyücüsün. Kavmimin bana aceleci lakabını takmalarından korkmasaydım, şu kılıcımla senin boynunu vururdum, dedi.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem efendimiz onu tanıdı ve:

- Ey Suleym oğullarının kardeşi! Seni, söylediğin şekilde hareket etmeye sevk eden nedir? Benim meclisimde, bana niçin ithamda bulunuyorsun? Müslüman ol, ateşten kurtul, dedi. (Hz. Ömer’den gelen rivayette şöyledir: “Ey süleym oğularının kardeşi, Allah’a yemin olsun ki muhakkak ben melekler nezdinde de insanlar katında da övülen beğenilen emin ve güvenilir bir kişiyim, öyleyse hiçbir mecliste bana hayırdan başka bir şey söyleme” )

Bedevi: “Lat ve Uzza’ya yemin olsun! Şu kertenkele sana iman etmedikçe iman etmem” deyip cebinden kertenkeleyi çıkarıp Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem efendimizin önüne attı. Adamı yakalamak için Hz. Ömer onun üzerine atıldı. “Bana izin ver, bu adamın boynunu vurayım” dedi. Rasulullah efendimiz:

- Otur! Ebu Hafs (yani Ömer)! Bilmiyor musun? Halim (yumuşak) kişi neredeyse peygamber olacaktı, dedi

Adamın cebinden çıkarıp attığı kertenkele gerisin geri kaçtı. Peygamber efendimiz kertenkelenin yanına gitti. Rasulullah efendimiz ona:

“Kertenkele! Gel” dedi. Kertenkele gelince, kertenkeleye:

- Ey Kertenkele! dedi. Kertenkele: “Buyur! Saadetler dilerim”, dedi. Bunu herkesin anladığı açık bir Arapça'yla söylüyordu. Rasulullah efendimiz ona:

- Kertenkele! Kime ibadet ediyorsun? dedi. Kertenkele şöyle dedi:

- Ben gökteki arş’ın sahibi, yeryüzünün sultanı, denizlerde yol gösterici, cennette rahmeti, cehennemde azabı olan Zat'a ibadet ediyorum. (Hz. Ömer’den gelen rivayette: “Arşı gökte, saltanatı yerde, yolu denizde, rahmeti cennette, azabı ise cehennemde olan Zat'a yani Allah’a”)

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem efendimiz: “Ben kimim?” dedi. Kertenkele:

- Sen alemlerin Rabbinin Rasulü ve peygamberlerin sonuncususun. Sana iman eden dilediğine kavuşur. Seni yalanlayan Allah’ın rahmetinden mahrum kalır. Sen, Abdulmuttalib’in oğlu Abdullah’ın oğlu Muhammed’sin. Ey Allah’ın Rasulü! Sen doğrusun. Hidayet verilmiş olarak da mübareksin. Hidayet edici olarak da mübareksin. … (Hz. Ömer’den gelen rivayette: "Sen Abdullah oğlu Muhammed’sin, alemlerin rabbinin resülüsün, peygamberlerin mührüsün, takva sahiplerinin imamısın, abdest uzuvları parıl parıl parlayan ümmetleri naim cennetlerine götüren önderisin, sana inanan seni doğrulayan ve sana hakkıyla uyan kimse muhakkak kurtulmuştur, seni yalanlayıp sana karşı gelense kesinlikle hüsrana uğramıştır")

Daha sonra kertenkele sustu. Bunun üzerine Bedevi:

- Ne tuhaf! Çölden avlayıp cebimde getirdiğim bir kertenkele Muhammed’e bu sözleri söylüyor ve onun hakkında bu şehadeti yapıyor. Ben bir hiç olmak istemiyorum. Tek olan, ortağı olmayan Allah’tan başka ilah olmadığına, Muhammed’in onun kulu ve elçisi olduğuna, kıllarımla ve derimle herşeyimle gizlide ve açıkta şehadet ediyorum. Vallahi, sana geldiğimde yeryüzünde senden daha çok kızdığım birisi yoktu. Ama şu anda sen bana, kulağımdan, gözümden, ebeveynimden ve çocuğumdan daha sevimlisin, dedi. Bedevi Müslüman oldu hem de iyi bir Müslüman oldu. Rasulullah efendimiz Ashabına:

- Bedeviye bazı Kur’an surelerini öğretin, dedi. Sonra da: “Seni benim vasıtamla hidayete erdiren Allah’a hamdolsun" dedi.

(Hz. Ömer’den gelen rivayet şöyle devam ediyor: Bu mucizeyi gören bedevi, gülerek arkaya doğru gidince, Resulullah efendimiz “ey beni süleymin kardeşi, önce Allah ile sonra da benimle mi alay ediyorsun” buyurunca “o gördüğümden sonra duyduğuma uyamam. Vallahi sana gelirken senden çok kızdığım kimse yoktu. Şimdi ise sen bana, ana ve babamdan, iki gözümden hatta canımdan daha sevgilisin; elbette ben seni içimle dışımla, gizlim ve açığım neyim varsa, hepsiyle seviyorum” dedi.

Bunun üzerine Resulullah efendimiz “(Seviyorum demen yetmez) İslam’a gir kurtul!” buyurunca bedevi “şahitlik ediyorum ki Allah’dan başka hiç bir ilah yoktur ve şüphesiz ki sen gerçekten Allah’ın elçisi Muhammed aleyhi selamsın” diyerek Müslüman oldu. Bunu duyan Resulullah efendimiz çok sevinerek, iki ayakları üzerine doğrulup ayağa sıçradı, sonra mübarek ellerini birbirine vurarak “ey beni süleymin kardeşi, ne mutlu, ne mutlu, bize kafir olarak geldin, yanımızdan bahtiyar olarak ayrılıyorsun” dedi.)

Kaynaklar :

Beyhaki, Delailu’n Nubuvve, 6/37; Ebu Nuaym, Delailu’n Nubuvve, 134; İbn Kesir, el-Bidaye ve’n Nihaye, 6/171,149, (Suyuti, bunu Hasaisu’l Kubra’da (2/65) el Evsat ve es Sağir’inde Taberani’ye, İbn Adiyy’e el Mu’cizat’ta Hakim’e, Beyhakiye, Ebu Nuaym’a ve İbn Asakir’e nisbet etmiştir); Zebidi, ithaf, 2/206, 7/194; Kadi lyad, eş Şifa, 1/595; Suyuti, Camiu’l Kebir, 1/1124.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Teşekkürler. Yorumlarınız Sizin Gibi Değerlidir