16 Ocak 2015 Cuma

Boncuklarla (tesbihle), Taşla, Zikir ve Tesbih Çekmek Bid'at midir?




(Tesbih derken, ipe dizilmiş boncukları kastediyoruz. Tesbih'in asıl anlamı, Allah'ı noksan sıfatlardan uzak tutarak zikretmek, anmak. SübhanAllah demek. Bid'at: İslam'ın aslında olmayıp sonradan din diye yapılan, kötülenmiş ve azaba layık edecek inanç ve fiiller.)

Rasulullah efendimizin Sahabesi arasında taşla, hurma çekirdeğiyle ya da tesbih tanesi gibi başka nesnelerle zikir, tesbih, tekbir yapılmasına itiraz edip böyle yapmayı (dikkat ediniz, tesbih ve zikir etmenin kendisini değil, sayan aletini) bid'at olarak görenler olmuştur. Tarikat, Şeyh ve zikirle başı hoş olmayanların, aslında Sahabe sözüne kail oldukları pek görülmemekle beraber, bu hususta Sahabe sözüne sarıldıklarına, nesnelerle sayarak tesbihi "bid'at" olarak niteleyen Sahabenin sözünü tek taraflı olarak kullanmaya kalktıklarına şahit olmaktayız. Tarikatı, emirle zikri, toplanarak zikri, müezzinle namaz tesbihatı yapmayı güya batıl göstermek için bu rivayetlere sarılmaları; "rivayeti esas almaklıkları" ile en başından ve ilmi olarak kendi kendilerini çürüteceği gibi; ihtimal, işin aslını bilmeyenlerin içini de bulandırabilir. Bu nedenle, topluca, halka halinde zikirle ilgili yazılardan sonra, itirazların haksız olduğunu gösterebilmek, kafa karışıklığı ve bulanmaya meydan vermemek için, meselenin bu yönüne de bakmak lüzumlu olmaktadır. Öyle ya, madem indinizde "rivayetler" itibar görüyor, neden o rivayet değil de bu?

Aşağıdaki alıntı yazıda, meselenin bu yönü gayet açık, etraflı ve itiraza mahal/mecal bırakmayacak şekilde açıklanmıştır. Manasına dokunmamak üzere, yazı sahibinin kimi cümleleri alınmamış, bazı cümleleri de tarafımdan kısaltılmıştır:

Bir Yazının Tenkidi

Beşikteyken şeyh olup hala beşikten kalkamayan ve haliyle hakiki şeyhlik ile beşik şeyhliğini karıştırdığı için hakiki şeyhliği inkar eden biri, bakınız özet olarak ne diyor: 

"Nakşilikte, Hatm-i Hacegan’da (belli sayıyı korumak maksadıyla) taşlar kullanılmaktadır. Hasan Sabbah’ın, devleti yıkmak için örgütlediği eşkıya çetesi de, devlet güçlerinin baskını anında halka olup taşlarla zikir yapıyor gibi oluyorlardı. Öyleyse Hatm-i Hacegan (Nakşi halka zikri), Hasan Sabbah ve eşkıya çetesinden alınmadır." (Son)

Şuradaki kimin rızası içün (!) yapıldığı besbelli olan muazzam ispiyon ve jürnalcılığı görebilmek için zeki olmaya ihtiyaç yoktur; biraz akıllı olmak yeterli. Böyle bir zekaya, sekiz yaşındaki bir çocuk bile şu sualleri sorabilir:

A: Şu hususta, değil herhangi bir delil; basit ve zayıf tarihi bir ipucu ve karine var mıdır, varsa nedir? Biz diyoruz ki, yoktur; çünki böyle bir delile çok muhtaç olmasına rağmen bunu kendisi de getirememiştir. Öyleyse delilden doğmayan mücerred (soyut) bir imkan ve ihtimal akıllılarca muteber olamayacağından, şu iddia bir deli saçması veya sarhoş hezeyanından başka bir şey değildir. Eğer şunlara göre mücerred imkan ve ihtimal delil olmak için yeterli olabiliyor ise, kendileri, muhtemelen İslam düşmanlarından biridir veya onların bir ajanıdır yahud uğursuz takımındandır. Çünkü bunlar da birer imkan ve ihtimaldir. Ama biz böyle demiyoruz.

Çünkü biz hislerini, ihtimallerini ve aklını İslami delillere kurban etme anlayışında olan mü’minleriz. Kaldı ki şu usulün Hasan Sabbah’dan değil de Selef’ten alınma olduğu hadis kitablarına aşina olanlarca bilinen bir husustur.

Nitekim İmam Darimi, Sünen’inde yaptığı bir rivayette, Ebu Musa’l Eş’ari, Mescidde ellerinde küçük taşlar bulunan insanlardan meydana gelen bir zikir halkası görmüştü. (Birisi), Yüz defa tekbir getirin, diyor, yüz defa tekbir getiriyorlardı (Allahu Ekber diyorlardı). Sonra yüz defa La İlahe İllallah deyin diyor, onlar da yüz defa la ilahe illallah, diyorlardı. Yüz kerre sübhanallah deyin diyor, onlar da yüz defa sübhanellah diyorlardı. Ebu Musa el Eş’ari bunu hayırlı bir iş, İbn-i Mes’ud da bid’at olarak gördüklerini söylediler. (Sünen: 1/79, H: 204’den kısaltarak ve özet olarak)

Yine Sahabe radiyallahu anhum’dan bir çokları Kur'an’ı toplayıp mushaflaştırmayı (kitap halinde toplamayı) da, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem tarafından yapılmadığını ileri sürerek bid’at kabul ediyorlardı. Nitekim İmam Buhari rahimehullah, Sahih’inde, Zeyd b. Sabit radiyallahu anh’dan şöyle rivayet etti:

(Müseylemetü’l Kezzab’ın öldürüldüğü, Beni Hanife kabilesiyle harb edildiği, Yemen'de bir yer olan) Yemame ahalisiyle muharebe edildiği senede, Ebu Bekr Sıddik bana haber gönderdi (ve beni yanına çağırdı). Gittiğim zaman bir de ne göreyim! Ömer b. Hattab radiyellahu anhu O’nun yanında duruyor. Ebu Bekr şöyle dedi: 

Ömer bana geldi ve dedi ki, Yemame gününde Kur’an okuyucularda (hafızlarda) ölüm, şiddetli ve çok oldu. Ve ben gerçekten değişik yerlerde Kur’an okuyanların öldürülmelerinin çoğalmasından ve böylece Kur’an’dan büyük bir kısmın zayi’ olmasından endişe ediyor ve korkuyorum; Kur’an’ın toplanmasını emretmeni (münasib ve lüzumlu) görüyorum. Ömer’e Resulüllah sallallahu aleyhi ve sellem’in yapmadığını nasıl yapacaksın? dedim. Ömer, bu -vallahi- hayırdır, dedi. Ömer bana sürekli müracaat etti ve nihayet Allah celle celalühu, bu hususta gönlümü genişletti ve ben de bu hususta Ömer’in kanaatine sahib oldum.

Zeyd, Ebu Bekr bana, sen itham etmeyeceğimiz akıllı bir delikanlısın; Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e vahiy yazıyordun. Kur’anı araştırıp topla, dedi... (Zeyd), Resulüllah sallallahu aleyhi ve sellem’in yapmadığını nasıl yapacaksınız? dedim, dedi… (Ebu Bekir) o -vallahi- hayırdır dedi ve devamlı bana müracaat etti. Nihayet Allah celle celalühu, kalbimi Ebu Bekr ve Ömer'in kalbini genişlettiğine genişletti (Kur’anı toplamanın hayırlı bir iş olduğuna tatmin etti)… (Buhari, Sahih, Kur’an’ın toplanması babı, 2/745, Pakistan baskısı)

Görüldüğü gibi, sonunda Kur’an toplandı ve bu toplama işi bid’at olarak görülmedi. İyi de yapıldı.

Kısaca: Taşlarla toplu zikretmeyi bir Sahabi güzel ve hayır, diğeri de bid’at ve şer görmüştür.

B: Kimi alimlerden Sahabi kavlini (sözünü) hüccet (delil) görmediği rivayet edilse de İslam alimlerinin cumhuru (çoğunluğu) onu delil görüp bağlayıcı kabul ederler. Hanefiler de onlardandır. Hatta bazı rivayetlerde, bunu, İslam alimlerinin sadece cumhuru değil, hepsi kabul eder. Yalnız, bir Sahabi kavline ters başka bir Sahabi kavli varsa, tercihe gidilir; birisi alınır. (Geniş bilgi için Menar ve şerhlerine, mesela, Fethu’l Ğeffar’a: 347, 348 ve İ’la mukaddimesi Kavaid Fi Ulumi’l Hadis 85, 86, 87’ye bakılsın)

CSufiyye de (tarikat ehli, mutasavvıflar) burada Sahabe’den bir çoklarının fiilini ve Resulüllah sallallahu aleyhi ve sellem efendimizin takrirlerini (sükutla kabullerini) esas alarak, başka birisinin sözünü almamıştır. Başka bir çok delilden istifadeyle Abdullah İbn-i Mes’ud’un değil, Ebu Musa radıyallahu anhu’nun (ve onun gibi kabul edenlerin) kanaatini seçmişlerdir. Evet, Abdullah İbn-i Mes’ud’un Sünnet’i muhafazadaki hassasiyeti her türlü takdirin üstündeydi; lakin öte yanda Rasulüllah sallallahu aleyhi ve sellem’in takrirleri (susarak onaylamaları) ve Sahabe rıdvanullahi teala aleyhim’den taşlarla tesbih edenleri vardı

Nitekim, taşlarla zikir hususunda İmam Celaleddin es Süyuti müstakil bir risale yazmıştır. Ondan istifadeyle aşağıya birkaç rivayeti alıyoruz:

Birinci Rivayet: Timizi, Hakim ve Taberani, Safiyye radıyallahu anha’dan rivayet ettiler:

Resulüllah sallallahu aleyhi ve sellem yanıma girdi; önümde tesbih etmekte olduğum dört bin hurma çekirdeği vardı. Nedir bunlar ey Huyey’in kızı? dedi. Onlarla tesbih ediyorum, dedim. Başında dikildiğimden beri bunlardan daha çok tesbih ettim buyurdu. (Onu) Bana (da) öğret, ey Allah celle celalühu’nun Resulü dedim. Sübhane adede ma min şey’in / Allah'ı, yarattığı şeyler adedince tesbih ederim, buyurdu. Bu hadis de sahihdir. (Süyuti)

Burada taşlarla tesbih yasaklanmadığına göre, onlarla tesbih edilebileceğine dair bir Takriri Sünnet vardır.

İkinci Rivayet: Ebu Davud, Tirmizi, Nesai, İbn-i Mace, İbn-i Hibban ve Hakim Sa’d İbn-i Ebi Vakkas radıyallahu anhu’dan rivayet etmişler, Tirmizi bu rivayetin hasen, Hakim de sahih olduğunu söylemişlerdir: 

Sa’d ve Nebi sallallahu aleyhi ve sellem bir kadının yanına girmişler, kadının önünde de hurma çekirdekleri veya küçük taşlar vardı; tesbih ediyordu. Bunun üzerine Resulüllah sallallahu aleyhi ve sellem, bundan daha kolay veya (ravinin tereddüdü) daha efdal olanı sana haber vereyim mi? buyurdu….

Burada da inkar/yasak buyrulmayıp takrir (örtülü kabul) vardır.

Üçüncü Rivayet: Ahmed İbn-i Hanbel, ez Zühd’de Yunus İbn-i Ubeyd’in anasından şöyle dediğini rivayet etti: Ebu Safiyye’yi -ki O Resulüllah sallallahu aleyhi ve sellem’in Ashabındandı ve komşumuz idi- küçük taşlarla tesbih eder(ken gördüm i)di.

Bu rivayet benzer bir lafızla, Hilal el Haffar’ın Cüz’ünde, Beğavi’nin el Mu’cemu’s Sahabe’sinde ve İbn-i Asakir’in Tarih’inde dahi mevcuddur.

Dördüncü Rivayet: İbn-i Sa’d ve İbn-i Ebi Şeybe el Musannef’de, Sa’d İbn-i Ebi Vakkas’dan, taşlarla tesbih ettiğini rivayet etmiştir.

Beşinci Rivayet: Ahmed İbn- i Hanbel de ez Zühd’de, Ebu’d Derda’nın hurma çekirdekleriyle tesbih ettiğini rivayet etmiştir. (İmam Celaleddin es Süyuti, el Minha fi’s Sibha, - el Havi li’l Fetava içinde- : 2/37-38)

Rivayetleri daha da çoğaltmak mümkün ise de, bizce bu kadarı kafidir... Bütün bunlar, Sahabe rıdvanullahi teala aleyhim’in tatbikatıdır

Bu rivayetler göz önünde bulundurularak, Sufiyye tarafından, topluca ve tek başına taşlarla zikretmenin bid’at olduğu görüşü değil, hayır olduğunu kabullenen taraf tercih edilmiştir. Şu halde taşlarla zikir Resulüllah sallallahu aleyhi ve sellem’in takrirleri ve Sahabe rıdvanullahi teala aleyhim’in amelinden alınma bir Sünnettir; müfteri kezzabların dediği gibi, Hasan Sabbah’dan alınma değildir. Biz, davamıza dair delil getirdik, aksini iddia edende eğer zerre kadar ilmi namus varsa, onlar da kendi davaları için delil getirsinler. Ama delil olsun… Bekliyoruz…

D: Hatm-i Hacegan’ın halka şeklinde olması ise, Sünnet’te yer alan ilim ve zikir halkalarıyla alakalı nice hadisden alınmıştır. Mesela: 

(Bir): Ebu Vakıd el Leysi şöyle dedi: Biz Resulüllah sallallahu aleyhi ve sellem ile beraberken bir de ne görelim, üç kişi uğradı. Onlardan biri, halkada bir aralık buldu ve oturdu. [Muvatta (Selam: 4), Ahmed (5/219), Buhari, (İlim: 8, Salat:  84), Ebu Davud (Edeb: 14), Tirmizi (Edeb: 12, İstizan: 29], Mu’cem: 1/503

(İki): Cennet bahçelerine uğrarsanız, (orada) yeyin. Cennet bahçeleri de nedir? dediler. (Cennet bahçeleri) “zikir halkalarıdır” dedi. (Ahmed: 3/150), Mu’cem: 1/5 )

(Üç): (Yer var iken,) Halkanın ortasına oturanlara lanet olsun. [(Ebu Davud, Edeb, Halkanın Ortasına Oturmak Babı: 17), Münziri, bu hadisi Tirmizi de rivayet etmiş ve Hasen Sahih olduğunu söylemiştir. (Avnu’l Ma’bud: 13/172)]

E: Hem, canları istemediğinde ve hevalarına uymayan bir çok yerde, hadisleri, hatta ayetleri bile bir tarafa fırlatmaktan çekinmeyenler, ne zamandan beri Sahabe rıdvanullahi teala aleyhim’in aralarında ihtilaflı olan bir kavlini delil görüyor, hatta, onunla mü’minlere müşriklik sıfatını yakıştırabiliyor?!

FŞu mübtezel iddialardaki delil veya karine mücerred/salt kısmi benzerlikler ise, İbn-i Sebe, Kuzman ve Abdullah İbn-i Ubeyy, İbn-i Selul ve benzeri gizli kafirler olan münafıkların kendilerini mü’minlerden gizlemek için namaz kılmaları, oruç tutmaları, zekat vermeleri ve bazen cihad etmeleri, İslam’a ve Müslümamlara göre birer farz olan şu ibadetlere gölge düşürür mü? Elbette düşürmez, değil mi? Öyleyse, mü’minlerin yaptığı güzel bir işi, kafirlerin/münafıkların kötü maksadla yapması, güzel olmaktan çıkarmaz. El verir ki yapılan şey dine ters düşmesin. Şu halde, böylesi bir delil getirme usulü -af buyurunuz- karın şişini indirmekten farksız...

G: Böylesi bir kara kucak, şap yalap delil getirme “yöntem”i hangi “ilmi” esaslara dayanmaktadır? Hiçbir ölçüye dayanmamakta... Cübbeli hocanın deyişiyle, neye dayanarak; duvara dayanarak... Böylesi bir delillendirme yöntemi, nerde varsa gösterebilen göstersin. 

Heyhat…

http://www.gurabamecmuasi.com/Guraba/ariv/5say/170-%20rabita-%20taraftarlari-%20nkarcilarinkarcilarin-%20uebheler-%20ve-%20cevablari.html 

İlgili yazının 101. dipnotu

(Maalesef, biz bu dipnotu aldıktan sonra linki ölmüş. Fakat derginin adı ve sayısı linkte yer aldığından, link yine de verilmiştir)

.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Teşekkürler. Yorumlarınız Sizin Gibi Değerlidir