4 Ocak 2015 Pazar

Mescid-i Nebevi Minarelerinden Okunan Naat



Naat: Rasulullah efendimizi övmek ve yad etmek için yazılmış şiir.
Mescid-i Nebevi:  Rasulullah efendimizin, Mekke'den Medine'ye hicretinden sonra,  ilk iş olarak bizzat inşa ettiği, Kabr-i Şerifinin yer aldığı ve günümüzde halen mevcut olan mescid. "Mescid-i Nebi", "Peygamber Mescidi" olarak da isimlendirilir.

 Rivayet edilir ki Peygamber Efendimiz aleyhi salatu ve selam’ın aşığı şair Nabi, 1678 senesinde hacca gitmek için yola çıkar. Hac kafilesi Osmanlı devlet ricalinden meydana gelmektedir. Medine’ye yaklaştıkları bir gece, kafiledeki bir devlet büyüğünün ayaklarını Hz. Peygamber Efendimizin bulunduğu yöne doğru uzatarak uyuduğunu gören Nabi, yetkiliyi uyandıracak bir sesle şu naatı söyler:

Sakın terk-i edebden, kuy-i mahbub-i huda’dır bu!
Nazargah-i ilahi’dir, Makam-ı Mustafa’dır bu.

Habib-i Kibriya’nın hab-ı gahıdır fazilette,
Tefevvek-kerde-i Arş-ı cenab-ı Kibriya’dır bu.

Bu hakin pertevinden oldu deycur-i adem zail,
İmadın açtı mevcudat dü çeşmin tutiyadır bu.

Felekde mah-ı nev Bab’üs-Selamın sine çakidir,
Bunu kandili cevza Matla-ı nur-i ziyadır bu.

Müraat-ı edeb şartıyla gir Nabi bu dergaha,
Metaf-ı kudsiyadır buse-gah-ı enbiyadır bu

Naatın nesir olarak ifadesi şöyledir:

“Edebi terkten sakın! Zira burası Allah Tealanın sevgilisi olan Peygamber Efendimizin bulunduğu yerdir.

Burası, Hak Teala’nın nazar ettiği, Resul-i Ekremin makamıdır. Burası Cenab-ı Hakk’ın sevgilisinin istirahat ettikleri yerdir.

Fazilet yönünden düşünülürse, Allah Teala’nın Arş’ının en üstündedir. Bu mübarek yerin mukaddes toprağının parlaklığında yokluk karanlıkları sona erdi.

Yaratılmışlar, iki gözünü körlükten açtı. Zira burası kör gözlere şifa veren sürmedir.

Gökyüzündeki yeni ay, O’nun kapısının yüreği yaralı aşığıdır. Gökyüzündeki oğlak yıldızı bile o Peygamberin nurundan doğmaktadır.

Ey Nabi, bu dergaha edebin şartlarına riayet ederek gir. Zira burası büyük meleklerin etrafında pervane olduğu ve peygamberlerin hürmetle eğilerek öptüğü tavaf yeridir.”

O yüksek rütbeli kişi, bu mısraların ne manaya geldiğini anladı. Hemen ayaklarını toplayarak doğruldu ve Nabi’ye; “Ne zaman yazdın bunu?” dedi. Yusuf Nabi de; “Şu anda sizi bu durumda uzanmış görünce elimde olmayarak yüksek sesle söylemeye başladım. İkimizden başka bilen de yok” dedi.

Kafile yoluna devam ederek sabah ezanına yakın Mescid-i Nebi’ye vardı. Mescid-i Nebi’deki minarelerden müezzinler Ezan-ı Muhammedi’den evvel Nabi’nin, ”Sakın terk-i edebden ...” diye başlayan naatını okuyorlardı. Nabi ve yüksek rütbeli kişi hayretten dona kaldılar. Sabah namazını kıldıktan sonra, Nabi ve diğer zat, namaz kıldıkları camiinin müezzinini buldular. Nabi müezzine: “Allah aşkına, Peygamber aşkına ne olursun söyle! Ezandan önce okuduğun naatı kimden, nereden ve nasıl öğrendin?” diye sordu. Müezzin gayet sakin bir şekilde şu cevabı verdi:

Resul-i Ekrem bu gece Mescid-i Nebi’deki bütün müezzinlerin rüyasını şereflendirerek buyurdu ki: 'Ümmetimden Nabi isimli biri beni ziyarete geliyor. Bana olan aşkı her şeyinin üstündedir. Bugün sabah ezanından önce, onun benim için söylediği bu şiiri okuyarak Medine’ye girişini kutlayın.' Biz de Resulullah Efendimizin emirlerini yerine getirdik.”

Nabi ağlayarak: “Sahiden Nabi mi dedi? O iki cihanın peygamberi, Nabi gibi bir zavallı ve günahkarı ümmetinden saymak lütfünü gösterdi mi?” dedi. “Evet” cevabını alınca da, sevincinden kendinden geçti.

 
Salat u Selamlar ol mübarek Peygamber Efendimize, ailesine ve Sahabesine olsun. Nabi'ye ve Peygamber aşıklarına da rahmetler...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Teşekkürler. Yorumlarınız Sizin Gibi Değerlidir