Naat: Rasulullah efendimizi övmek ve
yad etmek için yazılmış şiir.
Mescid-i Nebevi: Rasulullah efendimizin, Mekke'den Medine'ye hicretinden sonra, ilk iş olarak bizzat inşa ettiği, Kabr-i Şerifinin yer aldığı ve günümüzde halen mevcut olan mescid. "Mescid-i Nebi", "Peygamber Mescidi" olarak da isimlendirilir.
Mescid-i Nebevi: Rasulullah efendimizin, Mekke'den Medine'ye hicretinden sonra, ilk iş olarak bizzat inşa ettiği, Kabr-i Şerifinin yer aldığı ve günümüzde halen mevcut olan mescid. "Mescid-i Nebi", "Peygamber Mescidi" olarak da isimlendirilir.
Rivayet edilir ki Peygamber
Efendimiz aleyhi salatu ve selam’ın aşığı şair Nabi, 1678 senesinde hacca gitmek için yola
çıkar. Hac kafilesi Osmanlı devlet ricalinden meydana gelmektedir. Medine’ye yaklaştıkları bir gece,
kafiledeki bir devlet büyüğünün ayaklarını Hz. Peygamber Efendimizin bulunduğu yöne
doğru uzatarak uyuduğunu gören Nabi, yetkiliyi uyandıracak bir sesle şu naatı
söyler:
Sakın terk-i edebden, kuy-i mahbub-i
huda’dır bu!
Nazargah-i ilahi’dir, Makam-ı
Mustafa’dır bu.
Habib-i Kibriya’nın hab-ı gahıdır
fazilette,
Tefevvek-kerde-i Arş-ı cenab-ı
Kibriya’dır bu.
Bu hakin pertevinden oldu deycur-i
adem zail,
İmadın açtı mevcudat dü çeşmin
tutiyadır bu.
Felekde mah-ı nev Bab’üs-Selamın sine
çakidir,
Bunu kandili cevza Matla-ı nur-i
ziyadır bu.
Müraat-ı edeb şartıyla gir Nabi
bu dergaha,
Metaf-ı kudsiyadır buse-gah-ı
enbiyadır bu
Naatın nesir olarak ifadesi
şöyledir:
“Edebi terkten sakın! Zira burası
Allah Tealanın sevgilisi olan Peygamber Efendimizin bulunduğu yerdir.
Burası, Hak Teala’nın nazar ettiği,
Resul-i Ekremin makamıdır. Burası Cenab-ı Hakk’ın sevgilisinin istirahat
ettikleri yerdir.
Fazilet yönünden düşünülürse, Allah
Teala’nın Arş’ının en üstündedir. Bu mübarek yerin mukaddes toprağının
parlaklığında yokluk karanlıkları sona erdi.
Yaratılmışlar, iki gözünü körlükten
açtı. Zira burası kör gözlere şifa veren sürmedir.
Gökyüzündeki yeni ay, O’nun kapısının
yüreği yaralı aşığıdır. Gökyüzündeki oğlak yıldızı bile o Peygamberin nurundan
doğmaktadır.
Ey Nabi, bu dergaha edebin şartlarına riayet
ederek gir. Zira burası büyük meleklerin etrafında pervane olduğu ve
peygamberlerin hürmetle eğilerek öptüğü tavaf yeridir.”
O yüksek rütbeli kişi,
bu mısraların ne manaya geldiğini anladı. Hemen ayaklarını toplayarak doğruldu
ve Nabi’ye; “Ne zaman
yazdın bunu?” dedi. Yusuf Nabi de; “Şu anda sizi bu durumda uzanmış
görünce elimde olmayarak yüksek sesle söylemeye başladım. İkimizden başka bilen
de yok” dedi.
Kafile yoluna devam
ederek sabah ezanına yakın Mescid-i Nebi’ye vardı. Mescid-i Nebi’deki
minarelerden müezzinler Ezan-ı Muhammedi’den evvel Nabi’nin, ”Sakın terk-i edebden
...” diye başlayan naatını okuyorlardı. Nabi ve yüksek rütbeli kişi hayretten
dona kaldılar. Sabah namazını kıldıktan sonra, Nabi ve diğer zat, namaz
kıldıkları camiinin müezzinini buldular. Nabi müezzine: “Allah aşkına, Peygamber aşkına ne
olursun söyle! Ezandan önce okuduğun naatı kimden, nereden ve nasıl öğrendin?”
diye sordu. Müezzin gayet sakin bir şekilde şu cevabı verdi:
“Resul-i Ekrem bu gece Mescid-i
Nebi’deki bütün müezzinlerin rüyasını şereflendirerek buyurdu ki: 'Ümmetimden
Nabi isimli biri beni ziyarete geliyor. Bana olan aşkı her şeyinin üstündedir.
Bugün sabah ezanından önce, onun benim için söylediği bu şiiri okuyarak
Medine’ye girişini kutlayın.' Biz de Resulullah Efendimizin emirlerini
yerine getirdik.”
Nabi ağlayarak: “Sahiden Nabi mi dedi? O iki cihanın
peygamberi, Nabi gibi bir zavallı ve günahkarı ümmetinden saymak lütfünü
gösterdi mi?” dedi. “Evet”
cevabını alınca da, sevincinden kendinden geçti.
Salat u Selamlar ol mübarek Peygamber Efendimize, ailesine ve Sahabesine olsun. Nabi'ye ve Peygamber aşıklarına da rahmetler...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Teşekkürler. Yorumlarınız Sizin Gibi Değerlidir