6 Ocak 2015 Salı

Eser Tanıtımı: İmam Gazali Hz - El Munkızü Mine'd Dalal

İmam Gazali Hz., El Munkızü Mine’d Dalal (Dalaletten Kurtuluşa) isimli eserinin girişinde şunları söyler:

"Gençliğimin ilk yıllarından beri hep, her fırkanın itikadını inceliyor, mezhebine ait sırları ortaya çıkarmaya uğraşıyordum. Hangisinin hak, hangisinin batıl, hangisinin Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem'in sünnetine uygun ve hangisinin bid’at üzerine kurulmuş olduğunu öğrenmeye çalışıyordum. Şimdi elli yaşımı geçmiş bulunuyorum.
 
Batıniliğin bütün gizliliklerine varıncaya kadar inceledim. Zahiriyeye mensub olanların tuttuğu yolun neden ibaret olduğunu araştırdım. Her felsefecinin felsefesinin iç yüzünü inceledim. Her kelamcının sözünü ve mücadelesinin neticesini anlamak için gayret ettim. Bir Tasavvuf ehlinin kalb temizliğine nasıl ulaştığının sırrını anlamaya çalıştım. Bir abidin çok ibadet etmesinin ona ne sağladığını araştırdım. Allah Teala’ya inanmayan bir zındığın, bu inkara cüret etmesinin sebebini inceledim."

El Munkızü, İmam Hazretlerinin izah ettiği gibi bir arayışlar macerasının anlatımıdır. İmam Hazretleri, batıl olmayan “kurtulmuş” fırkayı (Fırka-i Naciyi) ve ilmin hakikatını aramak üzere yola çıkmış ve başından geçenleri bir bir bu eserinde kaydetmiştir. Bu arayış macerasının ayrıntısını merak eden eseri temin edip okumalıdır.

"İlk önce, kelam ilmini, sonra felsefe yolunu, daha sonra Batınilerin ta’limatını (Şia’nın Talimiye kolunu), en sonunda da Tasavvuf ehlinin yolunu inceledim" diyerek devam eder İmam Hazretleri... Ona göre bu “dört” sınıf Hakkı ve Hakikati aramışlardır. İmam Hazretlerinin eserinden, kendi ifadeleriyle bu dört sınıfın özelliklerini şöyle özetleyelim:

1- "Kelam ilimi, beni yeteri derecede tatmin etmedi. Başkalarına olan faydasını inkar etmemekle beraber, şikayetçi olduğum derdime çare olmadı."

2- "Felsefecilerin eskileri ve sonrakileri, hepsi de küfür, ilhad (dinsizlik) ve bid'at damgasını taşırlar. Anladım ki bu ilim de maksadı layıkıyla hasıl edemez"

3- “Batınilerin (Şia’nın İsmailiyye ve Talimiyye kollarının) ise mezheblerinin bir aslı ve dayanağı ve sözlerinin de bir kıymeti ve tutar tarafı yoktur. Bu bid’at yolu, bu kadar zayıf olmasına rağmen, cahil dostlarımızın kötü yardımlarıyla bu derece yayılmıştır. Bunlar masum imamı aramak ve onu bularak kurtuluşa ermek düşüncesiyle ömürlerini boşa harcadılar ve ondan hiçbir şey öğrenemediler.”

4- "Yukarıda bahsi geçen ilimleri inceledikten sonra, bütün dikkat ve gayretimle Tasavvuf yolunu incelemeye başladım. 

Tasavvuf ehli, kulluk vazifesini tam yapan, Allah Teala’yı zikre devam eden, nefsin isteklerine muhalefet etmesini bilen, dünyaya düşkün olmayan, Allah Teala’ya kavuşturan yolda ilerleyen kimselerdir. Bütün asırlarda, Allah adamlarından bir cemaat bulunmuştur. Allah Teala dünyayı onlarsız bırakmaz. Onlar, yeryüzünün manevi büyükleri, temel direkleridirler. Onların bereketiyle yeryüzünde yaşayanlara rahmet yağar, rızık ihsan edilir. 

Anladım ki Tasavvuf ehlinin büyüklerinin kavuşmak istedikleri gaye, öğrenmekle değil, tatmak, yaşamak, sıfatları ve hali değiştirmekle ele geçer. 

Tasavvuf ehli güzel hallere sahip ve kuru sözlerden uzaktırlar. 

Kesin bir şekilde anladım ki Tasavvuf ehli, Allah Teala’nın yolunda olan kimselerdir. Onların halleri, hallerin en iyisidir. Yolları, yolların en doğrusudur. Ahlakları ahlakların en temizidir. Dinin esasına vakıf olan alimlerin ilimi, hükemanın hikmeti, onların hallerinden ve ahlaklarından bir kısmını değiştirmek, daha iyi bir hale getirmek için bir araya gelse, buna imkan bulamazlar. Daha iyisini ortaya koyamazlar. Onların zahiren ve batınen bütün hal ve hareketleri, Nübüvvet kandilinin ışığından alınmıştır. Yeryüzünde ise, Nübüvvet ışığından başka aydınlanacak bir nur yoktur. 

Tasavvuf ehlinin yolunda ilerleyip, bu yola zevk ile vakıf olmayanlar, Nübüvvetin hakikatini anlayamazlar. Sadece ismini bilirler.

Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem, Peygamberliği bildirilmeden önce, Hira dağına çekilip, insanlardan uzak kalarak, Allah Teala’ya ibadet ettiği sıradaki hali böyle idi. 'Rabbine aşık oldu', deniliyordu. Tasavvuf ehli ile birlikte bulunanlar, onlardan bu yakini istifade ederler. Onlar öyle kimselerdir ki sohbetlerinde bulunanlar, dalalette kalmaz.

Birtakım cahil kimseler vardır ki bu halleri inkar ederler.

Nübüvvet hakkında 'yakin' (kesin bilgi, kesin idrak ve anlayış) elde etmek ve imanın zevki yani görür gibi Allah’a inanmak, Tasavvuf yolunda çalışmakla olur. Zevkle, tadarak elde edilen iman ise, gözle görmek, elle tutmak gibidir. Bu ise, sadece Tasavvuf yolunda ele geçer." 

DERS VERMEYİ TERK ETTİKTEN SONRA, TEKRAR DERS VERMEYE BAŞLAMAMIN SEBEBİ 

“On seneye yakın uzlet ve halvet halinde, yani insanlardan uzak, yalnız yaşadım.” Diyerek devam eden İmam Gazali Hz., halktan uzak kaldığında; Peygamberlerin kalb hastalıklarının tabibleri olduğunu ve aklın faydası ve işinin, bize Peygamberleri tasdik ve şehadet ettirmek olduğunu idrak ettiği söyler. Hemen peşinden;

“Diğer taraftan, Nübüvvetin var olup olmadığı ve mahiyeti hususunda, Peygamberlerin bildirdiği hükümlerle amel etmekte, insanların itikadının zayıfladığını gördüm. Bu durumun, halk arasında yaygın halde olduğuna şahid oldum. Halktaki gevşekliğin ve iman zayıflığının sebeblerini araştırdım ve buldum. Bunlar dört sebebdir” der ve sıralar: 

Birincisi: Felsefe bilgileri ile meşgul olanlardan kaynaklanan sebebdir. 

İkincisi: Tasavvuf yoluna mensub olanlara dayanan sebebdir. 

Üçüncüsü: Ta’lim iddiasına (İsmailiyye'ye) mensub olanlara dayanan sebebdir. 

Dördüncüsü: Halk arasında alim diye tanınmış kimselere dayanan sebebdir.

“Bu gibi sebeblerle halkın imanının bu derece zayıfladığını görünce, bu şüpheleri ortadan kaldırmak için, kendimi hazırlanmış bir halde buldum. Bu adamları rezil etmek, benim için bir yudum su içmekten daha kolay oldu. Çünkü felsefecilerin, Talimiyyenin, alim geçinenlerin ve tasavvuf ehlinin ilimlerini tam manasıyla öğrenmiştim.” Yeniden tedrise başlamasının niyetini böyle ortaya koyar. Üstelik Tasavvuf ehliyle istişare edip, büyüklerine de danışmıştır: “Halkın arasına dönme hususunda kalb gözü açık ve müşahede erbabından, yani Tasavvuf ehli büyüklerden birçok kimse ile istişarede bulundum. Hepsi artık uzleti terk edip, insanların arasına dönmek icab ettiğini sözbirliği ile söylediler.”

“İkincisi: Tasavvuf yoluna mensub olanlara dayanan sebebdir Bunu açıklarken de:

Bazı kimseler, Tasavvuf ilmine ve hallerine vakıf olduğunu söyleyerek, Tasavvuftan dem vuruyor. İbadet etmeye hacet bırakmayan bir makama yükseldiğini söylüyor! Her şeyi mubah ve helal gören bunlar, Tasavvuf yolundan uzak sapık kimselerdir.buyurur.

(Kalanı ve ayrıntısı için lütfen eseri temin edip okuyunuz. İmam Gazali Hz.leri, Tasavvuf yoluna Nakşibendi büyüklerinden Ebu Ali Farimedi Hazretleri ile adım atmıştır. Mürşidi odur.)




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Teşekkürler. Yorumlarınız Sizin Gibi Değerlidir