16 Ocak 2015 Cuma

Müezzinle Tesbih Çekerken Yapılan Yanlışlıklar

TESBiH KULLANMANIN HÜKMÜ

Takrir-i Rasul'e (Peygamberimizin sessiz onayı) mebni (esas alınarak), tesbih ve zikirleri, sebha (boncuklarla yani tespihle), taşlar ve yahud iplerle yapmak meselesi:

Bunlar asla bid'at değil, müstehab hatta sünnettir. İbnu Sa'd'ın tahric ettiği bir esere göre, Sa'd bin Vakkas radıyallahu anh, küçük çakıl taşlarıyla tesbihlerini sayardı. Abdullah bin İmam Ahmed'in de tahric ettiği bir esere göre, Ebu Hureyre, Ebu Hureyre radıyallahu anh'ın da kendisine mahsus, iki bin düğümlü bir ipi vardı; onunla tesbihlerini sayardı.

Deylemi'nin Firdevsi'nden tahric ettiği Hazreti Ali'den gelen merfu' bir hadiste şöyle buyrulur: "Ne güzel hatırlayıcıdır şu sebha." Nasreddin elbani bu hadisin mevdu' olduğunu söylemiştir; fakat Şeyh Abdullah Hereri Habeşi, reddiyesini yazmış olduğu risalede, bu hadisin mevdu' (uydurma) olmadığını kaydetmiştir.

İmam Suyuti bu hususta El Minha fis Sebha adlı eserinde şöyle diyor:

Selef ve haleften hiçbir kimse sebha ile zikrin sayılmasını mekruh saymamıştır. Bilakis onlardan kısmi azamisi, zikirlerini sebha ile sayarlardı.

Ebu Davud'un şarihlerinden Muhammed Mahmud Hattab, el Menhelul Azbul Mevrud'da; Şeyh Halil Ahmed es Siharenfori, Bezlul Mechud'da ve Avnul Ma'bud'un yazarı, 1486 nolu hadisin şerhinde; ayrıca el-Mubar Kefburi, Tirmizi'nin 3553. hadisinin şerhinde, Suyuti'nin ibaresini naklettikten sonra; "Sebha ile, taş ile, zikir ve tesbihlerin sayılmasını bid'at sayanların sözlerine asla bakılmaz" demişlerdir.

Bunda asıl, Ebu Davud ve başkalarının tahric ettikleri, Sa'd bin Vakkas'ın hadisidir. Muşarun ileyh (bahsi geçen zatlar) diyor ki:

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'le birlikte bir kadının yanına gittim. Ne bakayım ki önünde hurma çekirdekleri (yahud ufak taşlar) vardır; onlarla tesbihlerini sayıyordu. Peygamber aleyhisselam ona:

Bundan daha kolayını ve daha faziletlisini sana söyleyeyim:

Subhanallahi adede ma halaka fissemai. subhanallahi adede ma halaka fil'ardi ve Subhanallahi adede ma halaka beyne zalike ve Subhanallahi adede ma huve Halikun Vallahu Ekber mislü zalike velhamdü lillahi mislü zalike ve la ilahe illa Billahi mislu zalike buyurdu."

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem onu, taşlarla tesbih saymaktan men etmemiştir (yasaklamamıştır). Eğer mekruh olsaydı men ederdi. İşte bu hadiste, taşlarla, sebha ile tesbih ve zikrin sayılmasına delil vardır. Bu hadisi Tirmizi, Nesei, Ibnu Mace, Hakim'in ve daha başkaları tahric etmişlerdir (nakletmişlerdir). Kaldı ki, el Elbani'nin mevdu' saydığı Deylemi'nin hadisini, Şevkani de naklediyor. ve mevdu'dur demiyor.

Netice-i meram namaz tesbihlerini parmakla yapmak sünnettir, sebha da caizdir. Bid'at tarafı, sebhaya üfürmek ve dili kıpırdatmaksızın devretmektir.

Her halukarda hatme, teveccüh ve nefy u isbatın taşlarla, parmaklarla, tesbihle sayılması varid olmuştur. Mesela Ebu Davud, Tirmizi ve Hakim'in de tahric ettikleri "Siz kadınlara tesbih, tehlil ve takdis gerek.. Parmaklarınızın eklemleri ile bunları sayınız. Çünkü onlar (yaptıklarından) sorumludurlar. Lehte ve aleyhte konuşucudurlar. Sakın ha, gaflete dalmayın; unutursunuz." mealindeki hadis-i şerif konuya delildir.

Münavi diyor ki, İmam Suyuti, Celaleddin Bulki'nin muasırlarından şunu nakletmektedir: Bu hadisin zahirine göre, şaşırmaktan emin olan kimseye nazaran parmaklarla tesbih saymak, sebha ve taşla saymaktan daha efdaldir (daha değerlidir). Eğer emin olunmazsa sebha ile efdaldir.

Gerçekte birçok evliyanın ellerinde sebha bulunmuştur. Hatta Cüneyd Bağdadi'ye: Sen de mi sebhayı eline alıyorsun, denilince: "Evet, bununla Rabbim Teala'ya kavuştum. Artık bu yoldan ayrılmam. (Yahud) Başlangıçta bunu kullandık; nihayette bırakmayız. Kaldı ki dilim, kalbim ve ellerimle zikretmeyi severim" demiştir.

Sebha'nın mendub olmasının şartları vardır: Dil ve kalb yahud cemiyetle zikretmek ve bunu çok gizli yapmak şarttır. Yoksa gaflet halinde (kalb başka şeyle meşgulken) elde sebhayı tutanın devretmesi; sebha tanelerini süslendirmek, çok pahalı tesbihi elde tutmak; kalb ve dil dünya ile meşgul iken şakır şakır devretmek, en çirkin bid'at ve mekruhtur.

Şeyh Ahmed Gümüşhanevi ve İmam Münavi bu hadisin şerhinde yukarıdaki paragrafları özellikle yazmışlardır.

Bunlardan daha çirkini, zamanımızdaki adetlerdirGörürsün adam, sağa sola baktığı halde kalbi çarşı pazarda gezerken, tevhid ve tehlil hatmi diye birbirlerine taşları devrederler. bu mevtanın ruhuna okunan tehlilmiş.. bunun aslı esası yoktur. Para mukabilinde olursa daha çirkin bid'attir. Bunun için yapılan vasiyetin batıl olduğunu, Mevlana Halid'in kahraman halifelerinden İbnu Abidin de tasrih etmiştir.

Bir de namazdan sonra cemaat ferdleri ve yahud imamın, tesbihleri dağıtmaları veya atmaları da çirkin bid'attir. Hele biri sebhayı alır, üfürür; dilini hiç kıpırdatmadığı halde aşağıya yukarıya devreder. Oyuncak!.. Hatta müezzin "Subhanallah" komutunu verir; bazı kere tecrübe olsun diye "sub, sub" dediğim halde yine zor yetiştiririm. Bir de insanların kapmaca (hızlı hızlı) tesbih çekmeleri yahud zikretmeleri, bid'atten de çıkarılmış bir bid'attir. (daha büyük yanlıştır)

İktibas: İsmail ÇETİN rahimehullah, Özleşme Yolu, Dilara Yayınları





1 yorum:

  1. Beykoz – İstanbul’daki Tepeköy Cami’sinden yapılan zulüm için Google Haritalarda hem mekana hem de müftülüğe şöyle bir yorum yaptım ama moderatörlük onlarda olduğundan yayınlanmadı. Müezzin demenin bin şahit gerektirdiği kötü şarkıcılardan yıllardır muzdarip biri olarak bu yorumu buradan da paylaşmak istedim.

    Tepeköy Cami (Beykoz – İstanbul)

    Beykoz Müftülüğü sponsorluğunda namaz kılmayan insanları namaz kılmaya değil tam tersi namaz kılan insanları namaz kılmamaya teşvik edecek derecede dünyanın en kötüleri sayılabilecek karı gibi sesleriyle karı gibi çığlık atan şarkıcıların (pardon sözde müezzinlerinin) bulunduğu, şarkı söyler gibi sözde Ezan-ı şerif okuduğu veya Beykoz müftülüğünün merkezi sisteminden torpilli şarkıcı kargaların seslerinin son desibel sınırında yansıtılarak insanlara eziyet edildiği cami.

    Saf tutulmadığından (veya Hazreti Peygambere (SAV) muhalefet yoluyla araya şeytanların doluşacağı kadar boşluk bırakılarak sözde saf tutulduğundan) Korona usulü cemaat namazının Fıkhen ve Dinen zaten bir hükmü olmadığı için orada performans sergileyen sözde müezzinlere (zannımca sayıları 5-10 arası) 5000 TL maaş verilmesi, rant merkezi haline gelmiş etkisiz kurum Diyanet’in camilerin faturalarını ödememesine rağmen bütçeden ha bire para dilenmesini ve bu dönemde bir kısım insanların ateizme yönelmesini çok iyi açıklıyor.

    Bir de çok güzel okuyorlarmış gibi desibel sınırlarına riayet etmeden bozuk hoparlörün seslerini sonuna kadar açmaları tam bir faciadır. Müslümanım ve bunlardan razı değilim. Bu şekilde devam edecekse ismi “Kargalı Cami” olarak değiştirilse daha isabetli olur!

    İşletme Sahibinden (Cami Sorumlusu) Gelen Yanıt:
    “Sekiz aydır camimize müezzin yok kim kast ettiniz anlamış değilim”

    İşletme Sahibine Verilen Yanıt:

    Sayın Cami yetkilisi, yorumumda da belli olduğu üzere kastım oldukça nettir. Camide müezzinlik yapan maaşlı veya maaşsız kişiler ya da beyanınızın işaret ettiği üzere Beykoz müftülüğünün merkezi sisteminden yansıttığı kovulmuş eski Diyanet başkanı Mehmet Görmez’in planı doğrultusunda konservatuvarlarda Ezan-ı Şerifi katletme eğitimi almış, Bülent Ersoy hayranı olan ve bilhassa karı gibi çığlık atan ve sesini dansöz gibi kıvırtan tegannicilerdir (Allahu Ekber’i Illahu Ekber diye okuyan aleyk kelimesini bile düzgün telaffuz etmeyip aleyyyyy diye uzatanlardır).

    Bu facianın tek sorumlusu merkezi sistem ve Beykoz müftülüğüyse ve dahliniz yoksa sizi mesajımdan tenzih ederim ama diğer imamlar gibi cami imamı olarak bu garabete yıllardır sessiz kaldığınız için de teessüflerimi sunarım.

    YanıtlaSil

Teşekkürler. Yorumlarınız Sizin Gibi Değerlidir